Açık Oturum:
Ortak Mücadeleler, Eşit Olmayan Koşullar

Donald Trump ABD üniversitelerinin fonlarını keserek ve iç organizasyonlarına müdahale ederek onları kışkırtmaya başladığından bu yana, Almanya’da (ve genel olarak Avrupa’da) dünyanın önde gelen bilim insanlarının akınına uğrama ihtimali karşısında bir sevinç duygusu oluştu. Nitekim Nature tarafından yapılan bir anket, ABD’li bilim insanlarının %75’inin şu anda Kanada ya da Avrupa’ya gitmek üzere ABD’den ayrılmayı düşündüğünü ortaya koyuyor ^[1].Aynı şekilde Hong Kong Üniversitesi de Harvard Üniversitesi’ne kabul edilmeyen binlerce öğrenciyi memnuniyetle karşıladı ^[2].

Almanya’da ve dünyanın diğer yerlerindeki bu heyecan, otokratik rejimler nedeniyle akademiyi terk etmek zorunda kalan diğer ülkelerden akademisyenler ve öğrenciler için dışlayıcı görünüyor olmalı. Kendi ülkesini terk etmek zorunda kalan biri karşısında neden heyecanlanalım ki? Ve neden Suriye, Türkiye, İran, Ukrayna, Rusya veya Macaristan’dan (ve diğer pek çok ülkeden) gelen akademisyen ve öğrenciler, akademik dünyanın kazanımı olarak değil de, Alman akademisinin alicenaplığıyla “kurtarılmış” olarak görülüyorlar?

Her ne kadar akıl almaz gibi görünse de, açıkça ifade etmek gerekirse, ABD’den gelen uluslararası akademisyenler ve öğrenciler risk altında, otoriter bir rejimden kaçıyor ve bu nedenle kolayca geri dönemiyor olacaklar. Mülteci statüsünün bile eşiğinde olabilirler. Ülkede kalma hakları, Alman akademisinde genellikle kısa süreli ve profesörlerin doğrudan kontrolü altında olan iş sözleşmelerine bağlı olacak. Daha da kötüsü, son dönemdeki soruşturmalar, uluslararası akademisyenleri özel olarak etkileyen hiyerarşilere bağlı istismarcı davranışları ön plana çıkarıyor ^[3].

Açık oturum, Alman akademisinde çalışan risk altındaki uluslararası akademisyenleri, orta düzey akademik personel temsilcilerini ve daha iyi çalışma koşulları için kampanya yürüten kuruluşları bir araya getirerek, son gelişmeleri ve bu gelişmelerin güvencesizlik, gücün kötüye kullanılması ve akademik özgürlüğün durumu gibi mevcut zorluklar için ne anlama geldiğini eleştirel bir bakış açısıyla inceleyecek.